Otoimmünite nedir?Otoimmün hastalık “kardeşin kardeşe düşmanlığı” gibidir. Vücut kendi hücreleriyle savaşır. Olağan koşullarda, bağışıklık sistemimiz kendisine yabancı olanı belirleyip hedef şaşırmadan onu etkisiz hale getirir. Elbette, yoğun çalışan tüm sistemlerde olduğu gibi vücut da çok sayıda dış etkenle karşılaşırsa yanlış yapabilir. Bu yanlışlıkları süzen bir filtre vardır. Bazen herhangi bir nedenden dolayı düzen bozulur ve bu filtre devreden çıkar.
Erişkinlerde otoantikorların (vücudun kendi hücrelerine karşı saldırı timleri!) bulunması doğaldır. Yıllar içerisinde, doku hasarına neden olabilecek çeşitli sağlık sorunlarını takiben bu yıkım ürünlerini ortadan kaldırmak için otoantikorlar oluşur; bu fizyolojik (doğal) bir tepkidir. Ancak, otoimmünite hastalığında bu antikorlar o kişide yaşamının başından beri vardır ve klinik tabloyu açıklayan başka bir hastalık söz konusu değildir.
Haşimoto tiroiditi, İdiopatik Trombositopenik Purpura, Miyastenia Gravis, İnsüline Bağımlı Diabetes Mellitus (tip I ), Kolitis Ülseroza, Romatoid Artrit, Sistemik Lupus Eritematozis en sık rastlanan otoimmünite hastalıkları arasındadır.
Otoimmünite hastalıkları, çevre kirliliği, artan stres kaynakları gibi modern çağın getirdikleri yüzünden yeni ortaya çıkmış sağlık sorunları değildir. Tıpta araştırma yöntemlerinin ilerlemesiyle daha kolay tanı konulması bu yanılsamanın nedenidir. Örnek olarak Psöriazis (Sedef Hastalığı) ve Mültipl Skleroz gösterilebilir. Kesin olmamakla birlikte toksik maddeler veya bazı mikroplar suçlanmaktadır.
Otoimmünite kadınlarda erkeklerden daha sık görülür. Lupus’un kadın/erkek oranının 9/1 oluşu ya da Romatoid Artrit’in 5/1 oluşu gibi. Bu dengesiz dağılımın sorumlusu bağışıklığı etkileyen ve aşırı tepki vermesine yol açan östrojen hormonudur. Gebelik sırasında anne-bebek arasındaki hücre alış-verişi ve buna bağlı göreceli bir dayanıklılık daha sonra otoimmün hastalığın çıkışını kolaylaştırabilir.
Bağışıklık sistemin dengesini yitirmiş olmasıyla sorunların yaygınlaşacağı görüşü yanlıştır. Lupus cilt, böbrek, eklem, beyin, kalp, kan hücrelerini tutan sistemik bir otoimmünite sorunudur. Ancak her hastada tüm bu organlar tutulacak diye bir koşul yoktur. Kimi de tek organı tutabilir, Haşimoto hasatlığında olduğu gibi.
Otoimmün hastalıklara eğilimin azalması için bağışıklığı güçlendirmek gerekmez. Tam tersi, tedavide “immünomodülatör”ler kullanılarak bağışıklık sisteminin beklenmedik aşırı yanıtı sınırlandırılmaya çalışılır. Bu sayede enfeksiyonlara, kansere karşı korunmada açık alan yaratılır.